Fotoğraflardan gördüğünüz anda sizi çok etkileyen yerler mutlaka olmuştur. Buralara gittiğinizde bazen hayal kırıklığına uğrarsınız bazen de fotoğraftan görüp etkilendiğinizden daha fazla hayran kalırsınız. Hallstatt ve Obertraun beni fotoğraflarda gördüğümden daha çok etkiledi. Bu yüzden sizlere Hallstatt Gezi Rehberi içinde iki yeri birden tanıtacağım.
Hallstatt Gezi Rehberi: Hallstatt ve Obertraun Nerede?
Bu iki köy de Avusturya’ya bağlı ve Hallstätter gölünün bir yakasında Hallstatt karşı kıyısında ise Obertraun bulunuyor. Zaten bu bölge aslında Avusturya’nın göller bölgesi olarak da biliniyor. Ben Salzburg’a yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki bu yere araçla gittim. Diğer ulaşım seçeneklerini sizler için yazının sonunda belirteceğim fakat size tavsiyem imkanınız varsa araçla gitmeniz. Çünkü yol gerçekten muhteşem ve çok güzel köylerin, kasabaların arasından geçiyorsunuz. Ayrıca Salzburg’dan Hallstatt’a kendi aracınızla giderseniz Wolfgangsee, Fuschlsee, Mondsee göllerinin kenarından geçersiniz. Vaktiniz varsa bu göllerin kenarındaki güzel köyleri de gezebilirsiniz.

Öncelikle kısaca Hallstatt’ı biraz anlatayım size. Hallstatt, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde ve Avrupa’da görebileceğiniz en güzel köylerden biri. Dar sokaklarında saatlerce gezip, sarmaşıklarla süslü evlerin güzelliğine dalıp, huzurlu bir şekilde göl kenarında oturup meşhur Viyana Şinitzelinizi yiyebilirsiniz. Bu güzel köy gerçekten insana huzur veriyor ve 2016 yılı verilerine göre 758 kişi yerleşik olarak yaşıyor.
Hallstatt’da Neler Yapılır ve Nerelere Gidilir?
Öncelikle size tavsiyem ara sokakların tamamını keşfe çıkın. Birbirinden güzel evlerin aralarında kendinizi kaybedeceğinize eminim. Hallstatt meydanına yakın mesafedeki müzeyi de görmeden geçmeyin derim. Bu şirin köyün tarihi hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Sokakların arasında gezerken iki tane dini yapı göreceksiniz. Bu iki yapıdan gölün kenarında bulunan kilise Evangelical Kilisesi ve tepede bulunan ise St. Michael Şapeli. Evangelical Kilisesini dışardan görmeniz yeterli ama St. Michael Şapeli’ni mutlaka gezmeniz gerektiğini düşünüyorum.

Bu şapelin en önemli özelliği M.S. 12. yüzyıldan bu yana var olan kemik evi! Yanlış okumadınız. Hallstatt Katolik Kilisesi’nin bahçesindeki mezarlık küçük olduğu ve genişletilme imkanı olmadığı için 10-15 yıl bekleme süresi geçtikten sonra mezarlar açılıp kafatasları ve kemikler çıkartılarak bu kemik evine konulmakta. Günümüzde de alışılmış bir gelenek olduğu için vasiyet edilmesi halinde ölen kişinin kafatası ve kemikleri 15 yıl sonra temizleniyor, kafatasları üzerine usta bir çizer/ressam tarafından şekil, sembol ve tarihler çizilerek muhafaza ediliyor.

Hallstatt’a yolunuz düşerse diğer görmeniz gereken yerler ise seyir terası ve tuz madeni. Füniküler ile Salzberg dağına çıkıp hem enfes Hallstatt manzarasını Skywalk’dan izleyebilir hem de dünyanın en eski tuz madenini gezebilirsiniz. Tuz madenini gezmek gerçekten epey enteresan bir deneyim oldu benim için. Tünellerin içinden geçerek mağara salonlarına ulaşıyorsunuz ve alt bölümlere geçiş için tahta kaydıraktan kayarak (yanlış anlamadıysam dünyanın en uzun tahta kaydırağı) veya merdivenden inerek geçiş yapıyorsunuz. Maden ile ilgili detaylı bilgi için tıklayınız.

Hallstatt’a bir tam gün ayırmanız gayet yeterli ancak size tavsiyem gölün diğer tarafındaki Obertraun’da konaklamanız. Obertraun, 2016 verilerine göre 740 kişinin yaşadığı bir köy. Sahilinde oturup sabahtan akşama kadar Hallstatt ve Salzberg dağı manzarasına bakabilir, gölde yüzebilir veya elektrik motorlu teknelerle gölge gezintiye çıkabilirsiniz.

Obertraun’un beni nasıl Hallstatt’dan daha fazla etkilediğini size anlatmak istiyorum. Almanya’dan 2-3 saatlik araba yolculuğu ile Hallstatt’a ulaşmışsınız ve geç saate kadar gezip vakit gece yarısını geçinde Obertraun’daki otelinize gidip uyumuşsunuz. Normalde yorulduğunu için (-hele ki ben) geç saate kadar uyuyacakken sabahın 6’sında sebepsizce uyanırsınız!
Camı açıp güneşli havayı görünce dışarıya çıkmamla birlikte, tekrar uyumamak için çok geçerli sebeplerim oldu! Huzur, yalnızlık, doğa ve bu muhteşem manzara…

Bu arada bir şey itiraf etmek istiyorum. Daha önce Viyana, Hollanda’nın neredeyse tamamı ve Belçika’yı görmüştüm. Avrupa’yı pek sevmiyordum ve önceliklerim arasında değildi. Avusturya’nın göller bölgesini görünce bütün fikrim değişti. Artık ilerdeki Avrupa seyahatlerim küçük köyler ve göller üzerine kurulu olacak…
Salzburg veya Viyana’dan bu iki enfes köye tren ile ulaşabilirsiniz. Hallstatt’a ulaşmak için tren durağında indiğinizde tekneye binmeniz gerektiğini de unutmadan hatırlatayım. Bu bölgelere trenle ulaşmak isteyenler Avusturya Demiryollarının internet sitesine bakabilirler. Linke ulaşmak için tıklayınız. Otobüsle ulaşım için tıklayınız.
Diğer gezi rehberlerim için anasayfayı ziyaret edebilirsiniz…
Güzel mekanmış. Ama sırada gezilecek çok yer var. Buraya sıra ne zaman gelir bakalım 🙂
Önemli olan hedeflerin arasına koymak…
Önümüzdeki yıl yapacağım gezi için çok yararlı bilgiler edindim. Teşekkürler.